13 Mayıs 2016 Cuma

IH!


     Bilmiyorum, cidden, oyun değil bu, bilmiyorum. Her sabah hiç sevmeyeceğim, içinde bulunmaktan hiç hoşlanmayacağım bir duruma uyanıyorum. Bile bile uyanıyorum. Durum şu; toplum, sistem, dünya... Uzatılabilecek bir liste. İzliyorum, anlamaya çalışıyorum, anlayamıyorum, öğrenmek istiyorum, bilmiyorum ve sonuç olarak her gün, her Allah'ın belası gün boynum kopana kadar çalışıyorum, sonra?
    Sonrası hastane. Bel fıtık, boyun daha fıtık... Bu gidişle hastanenin üst katlarından en altına, şu soğuk, çelik kapılı odaların ardına da terfi etmek zor olmayacak. Kaçma taraftarı olsaydım iş kolaydı, tek tık sonra huzur ama olmuyor işte, dönemiyorum, her tepenin ardında o şeyi görebileceğimi umarak, aşmak, aşmak...
     Sonra? Yukarıda yazdım...
     Tarafgirlerin, hesaplı tiplerin, sağ sol, kol bacak ideolojilerin, adamların, kadınların peşinde edebiyatın benzersizliğini sıradanlaştıranların dilindeki slogan edebiyatı, bu edebiyatın şakşakçıları, sonra ülke, bu geri zekalıların peşinden giden insanların elinde heder olan ülke canımı acıtıyor.
   Bilmiyorum, bilemiyorum... Kendine her ne derse desin; demokrat, devrimci, dindar, dinci, özgürlükçü, bağnaz, muhafazakar, zart, zurt, insanlar sadece var olan sakat sistem için yaşıyorlar. Değiştirme gücü mü? O ancak düşünmeye başladığında ortaya çıkıyor ve maalesef en aydınından en karanlığına her dimağa bir kilit vurulmuş.
    Sonra? Cevabı biliyorsun.
    Bunca aşağılanmanın, bunca yok sayılmanın içindeyken bile vazgeçmemek gerek, sistem insana değil, insan sisteme sahip olana dek, vazgeçmemek...
    Hiç olmazsa kendi kendine konuşurken, aynaya bakarken utanmaz insan.
 

Hiç yorum yok: