Ama kitabı konu alışımın sebebi bu değil. Girişinde çok kıymetli bir önsöz olması... Kıymeti de; ilk basım yılı olan 1979 yılından bu yana hikaye eleştirmeciliği -ki şimdilik buna eser eleştirmeciliği demeyi tercih ederim -üzerine pek fazla yol alamadığımızın kanıtı, hatta medeniyet, yazı ve söz'e kaynaklık etmiş Anadolu'dan neden dünya çapında yazarlar çıkmıyor sorusunun cevabı oluşu.
"Çeşitli katlardan, karmaşık unsurlardan oluşan edebi bir eseri ilk okuyuşta anlamak ve ayrıntılarıyla görmek imkansızdır. İlk okuyuş bize bütün hakkında bir bilgi verir. Buna göre hüküm vermek bizi yanıltabilir. İkinci okuyuşta eserin yapısını sezer, ayrıntıları ancak üçüncü okuyuşta fark edebiliriz. Edebi bir eser ne kadar çok okunursa o kadar iyi anlaşılır. Bu sabrı ancak edebiyat araştırmacıları ve edebiyat aşıkları gösterebilirler." M.K.
Pek çok yazarın, yazar olmaya çalışan insanın yaşadığı sorunların başında anlaşılamamak geliyor. Çünkü karşılarında kendilerini anlayacak kimse yok. Çoğu insanın ağzından dökülen bu sözcükler artık öylesine kanıksanmıştır ki kimilerine göre -Kaf Dağı'nın ötesinde yaşar bunlar- bir hezeyandır. Ama iyi yazabilen de kötü yazan da bu konuda fazlasıyla haklı. Eserleriniz hakkında "Beğenmedim ya da çok beğendim ama nedenini bilmiyorum, his işte," gibi cevaplar henüz eleştiri noktasında bir otoriteye sahip olmadığımız anlamına gelir ve bu boşluk yazarlar için bir hoşnutsuzluk kaynağıdır. Eserinizi kaleme aldıktan sonra sizi dinleyecek, anlamaya çalışacak eleştirmeciyi boş verin; eserinizi gönderdiğiniz yayınevlerinden size gelen cevap bile genellikle yayınlanır-yayınlanamaz olacaktır. O halde soru şu: Esere olan saygı nerede? Şunun için yayınlanmaz -çok eser geliyor yetişemiyoruz yalanını da geçelim- diyerek fikir beyan etmek bile zor geliyor insanlara... Peki ya 'büyükler', onların çevresel faktörleri... Konuya her nasıl ve neresinden bakarsanız bakın, bu durum yazarların, yayınevlerinin -ki bu tam bir intihardır- de var oluş amaçlarına, yani edebi sanata karşı ne kadar saygısızca davrandığının kanıtıdır. Bu sebeple -iç çekişmeleri, ayak kaydırmaları, politik yaklaşımları, siyasal ideolojilerin uydusu olmayı saymıyorum bile- dünya çapında bir Türk edebiyatından bahsetmek mümkün değil.
Neticede otorite olabilecek iyi eleştirmeci -başka bir işle uğraşmayan, işi sadece eleştirmek olan ve yazardan çok esere saygı gösterebilecek- bulmak, yetiştirmek zorundayız. Yani Dostoyevski'den bahsederken Vissarion Belinsky ve onun hem İnsancıklar hem de Öteki üzerine yaptığı yorumları hatırlayabilmeliyiz...
"Avrupa da metin tahlili son derece gelişmiş, metin tahlili metodu ile ilgili teori kitaplarının yanı sıra, edebi eserleri çeşitli bakış açılarından inceleyen yüzlerce kitap yayınlanmıştır. Denilebilir ki bu araştırmalar sayesinde onların yazarları, dünya çapında şöhrete ulaşmışlardır. " M.K
Bütün yazının kilit noktası burası. Demek ki bu hikaye yorum yapmadan burada bitmeli.